29 Nisan Pazartesi , 2024

‘Çağdaş Türk Dünyası Ortak Edebiyatının İnşası ve Nazım Hikmet Çalıştayı’ Gerçekleştirildi

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nde son başbakan Binali Yıldırım’ın katılımıyla ‘Çağdaş Türk Dünyası Ortak Edebiyatının İnşası ve Nazım Hikmet Çalıştayı’ programı gerçekleştirildi.

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap Konferans Salonunda düzenlenen çalıştaya son başbakan  ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Erzincan AK Parti Milletvekili Süleyman Karaman, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, EBYÜ Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, öğrenciler ve davetliler katıldı.

Düzenlenen çalıştayda açılış konuşmasını yapan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyat Bölümü Prof. Dr. Ali Kafkasyalı şunları kaydetti: “Büyük Türk Şairi Nazım Hikmet ve Türk Dünyası” adlı eserin hazırlanması sürecindeki bilimsel çalışmayı yapmak benim işim idi ve yayımlanan eserin hataları, kusurları elbette benimdir.Bunun yanında, çalışmanın bir proje kapsamında genişletilmesi ve daha büyük bir amacın parçası haline getirilmesi Rektörümüz Prof. Dr. Sayın Akın Levent hocamızın sayesinde olmuştur. Kendisine şükranlarımı sunuyorum.Bu projeyi ve projenin ilk aşaması olan Üniversitemizdeki çalıştay fikrimizi desteklen ve süreci titizlikle takip eden ve kıymetli zamanlarını ayırarak programımızı teşrif eden Türk Dünyası Aksakallar Konseyi Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin son başbakanı Sayın Binali Yıldırım Beyefendiye de minnettarlığımızı bildiriyorum.

Bu eser daha önce birçok yönden ele alınan ve incelenen Nazım Hikmet’in eserlerine,çalışmalarına, fikirlerine başka bir perspektiften bakmayı amaç edinmişti ve bu amacını gerçekleştirdiği kanaatindeyim. Nazım Hikmet çalışmalarıyla ve eserleriyle Türk dünyasının bütünlüğüne önemli katkılar sağlamış çok kıymetli bir şairimizdir. Bu bakımdan önümüzdeki süreçte Çağdaş Türk dünyası ortak edebiyatının inşası için gösterilecek gayretlerin Nâzım adı altında yürütülmesi teklifimizi içinde barındıran bu proje kapsamında bugün yapılacak çalıştayın faydalı olmasını ve sonraki çalışmalara temel oluşturmasını temenni ediyorum. Çalıştaydan sonra hazırlayacağımız rapor doğrultusunda, Türk dünyası için faaliyetler gösteren Türk Devletleri Teşkilatı Aksakalllar Heyeti Başkanı Sayın Başbakanımızın da hem fikirleri hem de desteği ile çalışmalarımıza devam edeceğiz.Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi tarafından yapılan bu çalışmaların, Türk Dünyası alanında yapılacak başka çalışmalara ilham verecek olması da değerini ve önemini artıracaktır’ diye konuştu.

Ardından konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Erzincan Binali Yıldırım Üniversite Rektörü Prof. Dr. Akın  Levent: ‘Anadolu da Bir Dünya Üniversitesi Vizyonu ile yola çıkan ve bunu tescillendirmek için Kurumsal Akreditasyon Programına Başvuruda bulunan, Üniversitemizin en kısa sürede 5 yıllığına akredite olacağına inanıyor ve bu süreçte emeği geçen, akademik, idari personelimize, Öğrencilerimize ve tüm paydaşlarımıza Teşekkür ediyorum. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ailesi olarak Deprem Teknolojilerini Misyon edindik ve bu konuda çalışmalarımız tüm hızıyla sürmektedir. Ancak bir Misyonumuz daha var ki o da Türk Dünyası. Bunun nedeni Erzincan ve Ülkemizin Büyük değeri; Üniversitemizin adını aldığı Son Başbakanımız Binali Yıldırım Beyefendinin Türk Devletler Teşkilatı Aksakallılar Konseyi Başkanı Olmasıdır. Bu sorumlulukla Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi olarak 2022 Ekim ayında Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumu ile başlattığımız Erzincan’da ve İstanbul’da Türk Dünyası ile ilgili yaptığımız seri toplantıları devam ettirme kararlılığındayız. Türk Dünyasında Ortak kültür, Ortak Ticaret, Ortak Para birimi, Ortak sanat gibi birçok konu yine bu salonda ele alınmıştı. Bugünde konumuz Çağdaş Türk Dünyasının Ortak edebiyatının inşası ve Nazım Hikmet. Azerbeycan Yazarlar birliği başkanı Üstat Anar Rızayev, “Dede Korkut’suz, Yunus Emre’siz, Nevai’siz, Fuzuli’siz bir Türk dünyası olamayacağı gibi Nazım Hikmetsiz de bir Türk dünyası olmaz.” Sözleri Türk Dünyasının Nazım Hikmet’e verdiği önemi göstermektedir. Türk Şairi Nazım Hikmet’i ve sanatını değerlendirirken kaçınılması gereken hususlardan, art niyetten azami ölçüde uzak kalarak, şimdiye kadar yapılan yanlışların görülmesi ve bundan sonrada dikkat edilmesine katkı sağlamak olacaktır. Katkıda bulunan Başta Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Beyefendiye, Sayın Valimize, Sayın Belediye Başkanımıza, Prof. Dr. Ali Kafkasyalı Hocamıza, Yurt içinden ve dışından gelen hocalarımıza teşekkür ediyor, Çalıştayın verimli geçmesini diliyor Sevgi ve saygılarımı sunuyorum’ şeklinde konuştu.

Konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Bu vatan, binlerce yıllık şan ve şerefin, birlik ve beraberliğin bir toplamıdır diyerek konuşmasında şunlara yer verdi: Türkiye Devleti ve milletinin büyüklüğünü, sadece bugünle görmeye çalışmak bizi yanıltır. Bu vatan, binlerce yıllık şan ve şerefin, birlik ve beraberliğin bir toplamıdır. Asırlardan beri devam eden bir coşkunun ulaştığı merhaledir. Bizim mücadelemiz geçmiş, an ve geleceği kuşatan büyük bir medeniyet dairesine işaret eder.

Türk tarihinin kadim geçmişi, büyük bir zenginliği de içinde barındırmaktadır. Bu zenginlik Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan ve birçok milletle, dinle karşılaşılan, alışveriş yaptığımız büyük bir kompozisyonu işaret ediyor. Atalarımız bu geniş coğrafyayı ilmek ilmek işlediler ve bize emanet ettiler. Biz onları bıraktığı medeniyet dairesinde, huzuru, barışı, kardeşliği devraldık. Osmanlı Devleti hâkimiyetinde asırlarca havrada, camide, kilisede barış ve huzur içinde ibadetlerini yerine getiren insanlarla dolmuş ve taşmıştır. Bugün Filistin halkı, Birinci Dünya Savaşından sonra büyük bir zulümle karşı karşıya kaldı. 1917’de hürriyetini kaybeden Filistinliler, İngilizlerin ve Yahudilerin entrikalarıyla yavaş yavaş yok edilmeye başlandılar. Sezai Karakoç’un Alın Yazısı Saatinde dile getirdiği “Ve Kudüs Şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir…” derken bu medeniyet dairesinin kirletildiğinden ve yaşanan acı tabloya dikkat çekmektedir. Bugün Nazım Hikmet de Gazze’yi görseydi aynı acıyı paylaşırdı şüphesiz. Çünkü bizim medeniyetin temeli “merhamet”tir ve geçmişten günümüze de bize bırakılan miraslardan en önemlisi bu merhamettir. Bugün burada Nazım Hikmet çalıştayı ile aslında bizim olan bize ait olan her şeye sahip çıkmanın gününü ve anını yaşıyoruz. Böylesine güzel bir toplantıyı ikame eden, bu güne gelmesinde çok katkıları olan Ali hocama şükranlarımı sunuyorum. Çalıştayın yakın zaman da edebiyat dünyamıza, kültürümüze hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.

 

Son olarak konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Binali Yıldırım, ‘Sovyetler Birliği sınırında bulunan o dönemde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Polonya, Romanya, Afganistan gibi ülkelere konferanslar vermek, komünizmin faziletlerini, faydalarını anlatmak için götürülmüş ve onun geldiğini haber alır. Bu ülkelerde yaşayan Türkler de coşkulu, heyecanlı şekilde onun geldiği salonları doldurmuştur. O yıllarda Nazım Hikmet’i görmek, dinlemek uzun yıllar hasretini çektikleri Türkiye’nin kokusunu işlerine çekmek, ruhuna nüfuz etmek, Türkçe konuşup söyleşmek anlamına geliyor. Oradaki Türkler için. Bu durum gitgide bölgede bulunan Türklerin Türklük şuurunu da yükseltmeye başlamıştı. Zaten Sovyetler Birliği’nde onun bu etkisi fark edilmiş ve o andan itibaren Moskova dışına çıkması yasaklanmıştı. KGB tarafından takibe alarak Türklerle buluşmasına da engel getirilmişti. Nazım Türklerle bir araya geldiğinde onlara hep şöyle demiş; Ben türküm. Sizde Türk’sünüz. Ruhumuz geleneklerimiz bir, halklarımız bir, dillerimiz kardeştir. 61 yaşında vefat eden Türk şiirinin önemli isimlerinden biri Moskova’da meşhurlar mezarlığında mefhumdur.

Değerli katılımcılar, değerli dostlar bütün bunu niye anlattım? Sebebi şu. İçinde bulunduğunuz şartlar ve gündemi esir alan ideolojiler karşısında doğrularla yanlışları ayırt etme imkânınız da olmuyor. Fırsatımız da olmuyor. Peşin peşin bir güzergâha sürükleniyorsunuz. Ve karşınızdaki düşman belleyip ona karşı her türlü husumeti gösteriyorsun. Soğuk savaş dönemi sona erdi. Sovyetler dağıldı. Şimdi Bağımsız Türk devletleri var. 5 milyon km2’lik bir coğrafyada; bir ucu balkanlarda, bir ucu Baykal Gölüne hatta Çin settine uzanan bir coğrafyada yaşayan 300 milyona yakın soydaşımız var. Bunların %60 milyonu bağımsız devlet olarak yaşıyor, diğerleri de çeşitli ülkelerde azınlık olarak yaşıyor. Bir kısmı özel Cumhuriyet şeklinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Bize düşen görev; Avrasya coğrafyasında Türk Devletleri Teşkilatını ekonomik olarak, sosyal olarak, kültürel olarak edebiyatıyla, sanatıyla, altyapısıyla, gelişmesine katkı sağlamak ve böylece Türk devletlerini, Türk dünyanın gelişmiş ülkeler arasına sokmak. Öncelikle kendi aralarında ekonomilerini, refahını daha da yükseltmek, yaygınlaştırmak, adil hale getirmek. Ortak alfabe, ortak dil, ortak tarih şuurunu yerleştirmek.

Ümit ediyorum ki; bugün gerçekleştirilen ve çeşitli ülkelerden konuşmacı olarak teşrif eden değerli akademisyenlerin görüşleriyle hem Nâzım Hikmet’in soğuk savaş dönemindeki algısı ortadan kalkacak, aynı zamanda da gerçek anlamda onun bir Türkiye sevdalısı olduğu ortaya çıkacaktır. Bu vesileyle bu önemli, cesur bulduğum bu çalıştayı düzenlemek için gayret gösteren, bu uğurda kitap yazan ve Nazım Hikmet’in birbirimizi toplumsal olarak ayrıştıran değil, aslında birleştiren, aynı şeyleri farklı sözlerle ifade eden çok değerli bir şair olduğunu ortaya koyacak bu çalıştayı gerçekleştiren, bu konuda kitap yazan değerli Ali Kafkasyalı hocamıza teşekkür ediyorum. Nazım Hikmet hayatı boyunca Türkiye Komünist Partisi üyesi olmak suçlaması dâhil savunduğu fikirleri sebebiyle 11 ayrı davadan yargılanmıştır. Aldığı cezalar nedeniyle Ankara, Çankırı, Bursa cezaevlerinde 12 yıldan fazla hapis yapmıştır. Cezaevinde olmak, onu yazı dünyasından koparamamış, aksine kalemine daha kuvvet vermiş. Orhan Selim, Ahmet oğuz, Mümtaz Osman Ercümenter imzalarıyla yazılarını çeşitli mecralarda yayınlamaya devam etmiştir. Nihayet 14 Mayıs 1950’de tek parti milli şef dönemi sona ermiş. Demokrat Parti Adnan Menderes iktidara gelmiş ve böylece Türkiye demokrasiyle tanışmıştır. Aynı yıl çıkarılan genel af kapsamında Nazım Hikmet’de cezasının bitmesine az bir süre kala 15 Temmuz 1950’de aftan yararlanarak serbest kalmıştır. Fakat bu sefer de yarım kalan askerliğin tamamlanması için kendisine her celp gönderilmiştir. 12 yıldan fazla cezaevinden yattıktan sonra 2 yılı aşkın bir süre de askerlik yapmak istememiş ve bu sebeple hakkında bir nevi sürgün karar alınmış, önce Romanya’ya, oradan da Moskova’ya geçmiştir.

Nazım Hikmet, 1951 yılında Türkiye’den Rusya’ya gittiğinde Türkiye ile Rus ilişkileri, daha doğrusu Sovyetler ilişkileri çok da iyi değildi. Oldukça gergindi. Bu gerginlik komünizm tehdidine duyulan öfkeyle birleşince Nâzım Moskova’nın adamı Türk düşmanı yaftasını kolayca sahiplenmişti. Ve bunun sonucu 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla da Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarılmıştı. Bu kararın düzeltilmesi için 46 yıl geçecekti. Ve bu kararı düzeltmek bizim iktidarımıza nasip oldu. Benim de içinde bulunduğum hükümetin 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Nazım Hikmet’in vatandaşlık hakkı tekrar İade edilmiştir. Tek parti döneminin milli şefi hapislerde süründürüp ülkesinden kaçmak zorunda bıraktığı Nâzım Hikmet’in manevi şahsiyetine sahip çıkan bizim iktidarımız olmuştur. AK Parti iktidarı olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.

Değerli katılımcılar hepimizin bildiği gibi ateş hem yakar hem ısıtır. Nazım Hikmet’te Türkiye’de farklı, Türkiye dışındaki Türkler tarafından da farklı değerlendirilmiştir. Türkiye’de hain diye nitelendirilip vatandaşlıktan çıkartılan Nâzım bir dönem esir diye nitelendirdiğimiz ve özgürlüklerine kavuşmalar için mücadele ettiğimiz Sovyetler egemenliği altındaki Türkler tarafından da Türkiye’nin Türk dilinin Türklüğün sembolü olarak görülmüştür. Nazım Hikmet, Sovyetler Birliği’ne eşitlik, adalet ilkelerine uygun, sınırsız, imtiyazsız toplum hayalinin hayata geçirildiği ülke olarak görmüştür. Kimsenin kimseyi ezmediği herkesin insanın şeref haysiyetine yaraşır şeklinde yaşadığı dünya hedeflerine ulaşmanın bir basamağı olarak değerlendirmiştir. Bunun böyle olmadığını, daha sonra kendisi de yaşadığı olaylarla anlamıştır.’ dedi.

Konuşmaların ardından 10 ülkenin katıldığı panelistlerin konuşmasıyla program devam etti.

Diğer Haber

Halk Otobüsü Şoförlerine Genel Trafik Eğitimi Verildi

Erzincan Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Ulaşım Hizmetleri Birimine bağlı S.S.23 Nolu Erzincan Kent içi Ulaşım Motorlu …